Televizyon tarihinin gelmiş geçmiş en iyi dizilerinden biri olan Breaking Bad, bizi Saul Goodman isimli kurnaz bir avukatla tanıştırmıştı. Breaking Bad’in bitiminden hemen sonra Saul’un bu günlere nasıl geldiğini anlatan bir spin-off dizi projesi hayata geçirildi. Dizi, zeki avukatımızın sloganı olan “Better Call Saul” ismini aldı. Better Call Saul, altı sezonluk yayın hayatına geçtiğimiz Salı günü veda etti. Dizi birçok kişi için, Breaking Bad ile aynı kalitede hatta bazılarına göre daha bile iyi. Gelin, final sezonuna ve final bölümüne şöyle bir değinelim.

Better Call Saul’un final sezonu iki parça halinde yayınlandı. Toplamda 13 bölümden oluşan sezonun ilk 7 bölümlük kısmı Nisan ve Mayıs aylarında gelirken, son 6 bölümün yayını Temmuz’da başladı. Nacho, Lalo’ya düzenlenmek istenen suikaste yardım etmesinin ardından kaçmaya başladı. Lalo ölmemişti ve bunu planlayan herkesi öldürmeye kararlıydı. Sezonun ilk üç bölümünde devam eden bu hikaye Nacho’nun ölümüyle sonuçlandı. Michael Mando mükemmel bir oyunculuk sergiledi ve ölüm sahnesi final sezonunun en vurucu sahnelerinden biri oldu. Lalo ve Gustavo’yu oynayan Tony Dalton ve Giancarlo Esposito da dizi boyunca harika oyunculuklar sergiledi.

Saul ve Kim ise Howard Hamlin’e minik tuzaklar kuruyor, bu tuzaklar Hamlin’in itibarını zedeliyordu. Birbirlerine harika uyan Saul ve Kim çifti, Lalo’nun sürpriziyle sarsıldı. Tuzakların farkında olan Howard içkili bir şekilde Kim ve Saul’u ziyarete geldi. Ancak bu onun için yanlış yer ve yanlış zamandı. Lalo tarafından pisi pisine öldürüldü ve bu olay Kim ve Saul’un sonu oldu. Artık yaşananlara dayanamayan ve suçluluk hisseden Kim, Saul’u terketti.

Sezonun son kısmı ise Saul’un, Takavic ismi altında polislerden kaçarak yaşadığı döneme değindi. Ancak farklı zaman çizgileri ziyaret edildi ve hayranların en başından beri beklediği an gerçekleşti. Walter White ve Jesse Pinkman birkaç bölümde küçük sahnelerde de olsa geri döndü. Dizi dünyasının en fenomen karakterlerinden olan Walter, Jesse ve Saul’u tekrar görmek çok hoş anılar yarattı.

Final ise dizinin kalitesine yakışır bir son oldu. Saul hayatı boyunca ne isterse onu yaptı. Önce abisine sonra Kim’e değişeceğine dair söz verdi. Ancak bu sözleri tutamadı. Çünkü onun karakteri buydu. İstese bir hukuk şirketinin başına geçip çok zengin bir avukat olabilirdi. Ama o hep mutlu olacağı şeyleri yapmayı seçti. Kurnazlık, üç kağıt, para aklama ve hatta soygunlara kadar her şeyi ince ince planladı. Ancak bu ona hayatta en değer verdiği şeyi Kim’i kaybettirdi. Finalde Kim’i mahkemeye çağırıp onun gözü önünde her şeyi itiraf ederek yeniden onun takdirini topladı. Walter White ile yaptığı zaman makinesi ve pişmanlık konuşmasından çok ders çıkardığı anlaşılıyordu. Kalan ömrünü hapiste de geçirecek olsa, Kim’in sevgisine tekrar sahip olmak Saul için bu dünyadaki en önemli şeydi.

Saul, cezaevi nakil aracında giderken oradaki suçlular tarafından tanındı. Herkes hep bir ağızdan “Better Call Saul” tezahüratı yapmaya başladı. Saygıdeğer bir avukat olmak yerine hayatını onlara adayan Saul için bu çok hoş bir detay oldu. Cezaevinde kendi düzenini kurdu ve Kim onu ziyarete geldiğinde hepimize duygulu anlar yaşatarak veda etti. Better Call Saul, senaryosu, oyunculukları, çekim kalitesi ve en ufak detayına kadar her şeyiyle mükemmel bir dizi olarak tarihe geçti.

Diziyi izlemeyen veya yeni başlayıp ilk sezonları yavaş bulanlar var ise mutlaka başlamalarını ve devam etmelerini öneririm. Kesinlikle buna değecek 😉
